İzmir’in Bergama ilçesindeki Sarıcalar Mahallesi’nde 2014 yılında çıkan Büyükşehir Yasası ile köy tüzel kişiliğine ait mera alanlarının Bergama Belediyesi’ne geçmesiyle söz konusu alanın GES yapılması için özel bir şirkete tahsis edilmesine karşı köylülerin mücadelesi sürüyor.
Proje kapsamında alandaki 200 ile 400 yıllık palamut ağaçlarının kesileceği iddiaları üzerine meydanda toplanan köylüler, avukatlar ve çevre örgütleri temsilcileriyle toplantı yaptı.
Bölge sakinlerinden Erol Engen, şunları söyledi:
“Bu mücadele Soma ile Bergama’nın ortak mücadelesidir. Köylümüz de buradaki sorunu birlikte, tartışmak istiyoruz. Bu konuda neler yapılabilir diye çünkü daha yolun başı. Bu konuda hiçbir şey bitmiş değil. Buralar ihaleye verirse de buraların ihalesini iptal ettirmek de mümkün dediler hukukçular. Önemli olan meralarımız. Hayvanlarını beslediğimiz alanlar olarak gözden çıkardığımız an Türkiye’nin geleceği de kararıyor. Türkiye’yi büyük şirketlere endüstriyel hayvancılık yapan şirketlere teslim edilmiş oluyor. Bu merayı nasıl yaşatırız, yeter ki köylümüz merasına sahip çıksın. Bir firma sahibi, 3-5 kişi zengin olacak diye köylünün geleceğini kimsenin karartmaya hakkı yoktur. Burada köylülerimizi dinleyelim. Ne yapalım nasıl yapalım da bu haramileri köyümüzden uzaklaştıralım”
Türkiye Ormancılar Derneği İzmir Temsilcisi Kenan Özkan şunları söyledi:
“Bu olayı Bergama Belediyesi’nde el altından yürütüyorlar. Bilgileri dışarıya sızdırmama konusunda büyük bir çaba var. Biliyorlar ki hukuken bu konunun önünde durulursa yapmaları mümkün değil. El altından yürütmeye çalışıyorlar. Bu konuda kendilerine fırsat vermeyeceğiz. Burada Sarıcalar köyünün iki tane kusuru var. Birincisi; zamanında ya burayı mera olarak tescil ettireceklerdi ya da orman olarak tescil ettireceklerdi. Köy tüzel kişiliğine girdiği için, orman statüsüne girdiği orman olarak köyün olacaktı. Ama palamut meşesi bir orman ağacı. Dolayısıyla böyle olunca biz konuya müdahil oluruz. Burası elbet tarım arazisi görülüyor olabilir ama fiilen üzerinde orman var. O zaman burası orman statüsüne tabi tutulmalıdır. Orman gibi işlem görmelidir”
Türkiye Ormancılar Derneği İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Sabahattin Bilge ise şunları söyledi:
“Küresel iklim krizi dünyada en önemli gündem olması lazım. Görüldüğü gibi yangınlar seller salgın hastalıklar… Bunlar gündemde olduğu halde bu tür yerlere gözümüz gibi korumamız gerekirken bu tür tesisleri açmanın hiçbir alemi yok. Bu tesisler yapılsın mı, elbette diğerlerine göre fosil yakıtlara göre bu enerjiler faydalı fakat doğru yerde yapılsın. Şimdi burası köy tüzel kişiliğine ait bir arazi iken çıkarılan yasa ile bu mal belediyeye gitti. Ne alakası var? Belediye de burayı keyfi şekilde değerlendiriyor. Burada güneş enerji sisteminin kurulabilmesi için burada örtünün bir bölümünü kaldırılması gerekiyor. Arazinin çıplaklaştırılması gerekiyor. Bunun içinde müracaat edilmiş”
Yüksek çevre mühendisi Helin Kınay şunları söyledi:
“Bu süreci doğru yönetemezsek, doğru planlayamazsak, etkilerini doğru yönlendiremezsek bu bize zarar olarak geri dönüyor. Sadece insan olarak değil doğal yaşamın varlığına zarar olarak dönüyor. Bizim enerjiye ihtiyacımız var, tarıma ihtiyacımız var. Gıdaya ihtiyacımız var, suya ihtiyacımız var. Konuta ihtiyacımız var, ulaşıma ihtiyacımız var. Tarım alanlarımızı koruyamazsak, zeytin alanlarını koruyamazsak, köylüyü köyde tutamazsak, köylünün elinden üretim alanlarını alırsak bunlar tersine döner. Doğa ekosistem içerisinde adaletle yürüyor. Bunlara doğal olarak ormandan, meradan, zeytinden başka faaliyetlere açıyorlar. Buradaki meranın güneş enerji santrali projesine baktığımız zaman enerjiye ihtiyacımız var. Güneş enerjisi yenilenebilir bir enerji kaynağı, temiz bir enerji kaynağı buraya kadar hiçbir sıkıntı yok. Fakat bunu yaptığınız yer bir tarım arazisi ise, orman arazisi ise bir mera ise o zaman orada bir problem yaşamaya başlıyoruz. Köyün nefes alanı olan sadece buranın değil bu bölgenin, İzmir’in, Manisa’nın, Soma’nın bir nefes alınan bir alanından bahsediyoruz. Buradaki yerler sadece bu bölgeye ait değildir bütün ekosisteme aittir”
Avukat Muradiye Kavut Savran, “Hukukta çareler tükenmiyor. Mücadelede çareler tükenmiyor. Ya onların gösterdiği yoldan gideceğiz ya da kendimize bir yol açacağız. İhaleler olduğu süreler doldu, süreler kaçtı diye düşünmeyin hala çok az da olsa azaltılmış da olsa mahkemede hakimler var, vicdanlı davranabilecek bürokratlar var. Sizler daha iyi bir yerdesiniz. Yolun başındasınız. Vazgeçmeyin diyorum” dedi.
Avukat ve Bergama Belediyesi Meclis Üyesi Olgu Altuğ Kemaller ise şunları söyledi:
“2019 senesinden beri Bergama Belediyesi Meclis Üyesi olarak görev yapıyorum. Bizler 2019 senesinden beri köylerin malını savunmak için davalar açıyoruz, bir mücadele içerisindeyiz. Bu mücadelenin temelinde kadınlarımız her zaman başı çekiyor. Kadınlarımızın sahiplendiği bir sürecin olumsuz ve başarısız sonuçlanması bence imkânsız. İktidarıyla, muhalefetiyle Bergama Belediyesi Meclis üyeleri kandırıldık, kandırıldı. Meclis’e getirildiğinde buranın kıraç kurak kullanılmayan bir alan olduğu anlatılarak Meclis’ten bu şekilde geçmesi sağlandı. Oy veren vermeyen herkes kandırıldı. Bu süreçte ben hem başkan hem yönetiminin görevi kötüye kullandığını üzülerek söylüyorum”
Köylülerden Türkan Can, “Ben bu köyde doğma büyüme 70 yaşında bir vatandaşım. Çocukluğumun bu büyük meranın ağaçların altında toplanıp nevruzlar yaptığımız, düğünler, şenlikler yaptığımız bir yerimizdi. Atalarımız bize orayı miras bıraktı. Biz torunlarımıza nasıl miras bırakacağız? Bu ağaçlar bizim, niye kesilsin. Kestirmek istemiyoruz” dedi.
70 yaşındaki bir başka vatandaş ise, “Bizim köylülerimiz kulaklarındaki küpeleri vermişler çok zorluklarla almışlar bu meraları” diye konuştu.
Macit Turgut, “Bizim dedemiz, ninemiz bu mera için kimi öküzünü satıyor, kimi evindeki altını bozduruyor. Bu yer satılırsa yarın dedem bana ne diyecek” ifadelerini kullandı.
Abdullah Akkaya, “Ben bu merada 26 sene koyun güttüm. Benim dedem, ninem öküzünü satan küpesini satan buraları almıştır. Biz buraları kestirmiyoruz” dedi.
Mustafa Kaya, “Köylülerimizden tek istediğimiz şey birlik ve beraber olmaktır. Biz bu meramızı onlara teslim etmeyeceğiz hepimiz birlik ve beraberlik olacağız. Mücadelemize devam edeceğiz” diye konuştu.